2008 senesinde kendimi çok da iyi hissetmediğim günlerde bir eğitmen arkadaşımın aracılığı ile bize ait olmayan bu muhteşem dünya ile tanıştım.
Nefes bile almakta zorlandığım günlerde su altında daha huzurlu nefes alınabileceğine şahit oldum. Su altı dünyası bu şekilde girdi hayatıma.
Kadın ve dalış kombinasyonu aslında çok enteresan ve eğlenceli bir kombinasyondur. Eğer bir kadınsan ve o hafta dalışa gideceksen günler öncesinde hazırlıklar başlar. İlk zamanlarda manikür, pedikür yaptırılır, bavul günler öncesinde hazırlanmaya başlar. Çünkü emin olamazsın orada nelere ihtiyaç duyacağına. Hafta sonu sadece 2 gün için değil de haftalarca kalacakmış gibi her şeyi o bavulun içinde bulunabilir. Halbuki manikürlü tırnaklar ilk günün akşamında ekipmanı hazırla, ekipmanı indir- kaldır derken ojelerin yarısı artık yoktur tırnaklarında. Kapatmakta zorlandığın bavulun içindekilerden de sadece birkaç eşyayı kullanabilirsin. Zamanla dalış, vücudunun ve beyninin her bir noktasına zerk ettikçe artık bavulun değil dalış çantan kapanmakta zorlanır. Çünkü kadın her yerde kadın. Günlük yaşamdaki renkli kişiliğimiz dalış hayatımıza da yansır. BC’de takılı ayıcıklar, balıklar, renkli aksesuarlar hemen fark edilir.
Kadınlar erkeklere göre daha kontrolcüdürler hayatlarında. Bu, su altında da aynı şekilde devam eder. Bu yüzden de su altında yaşanan kazalara baktığımızda erkeklerin kadınlara oranla daha fazla kaza yaşadığına şahit oluyoruz.
Nasıl nefes alacağım?
Su altı dünyasına ilk indiğimizde elbette çeşitli endişelerle iniyoruz.
Acaba yapabilir miyim?
Nasıl nefes alacağım?
Ya balık saldırırsa- ısırırsa gibi soru işaretleri ile iniliyor.
Sonuçta aşağıda doğamıza aykırı bir eylem gerçekleştiriliyor. Artık burnumuzdan değil ağzımızdan nefes almamız ve belirli limitte bir havayı en efektif şekilde kullanmamız gerekiyor. Bu mücadele esnasında su üstündeki hayata dair her şey bir anda sıfırlanır ve su altının gizemi seni kendi içine çeker ve içine daha fazla girdikçe yeryüzünden daha da uzaklaşırsın.
Ortalama 30-40 dakika süren bir dalışta her şey sıfırlanır ve bir bakarsın ki sanki bir terapiden çıkmışçasına kendini yenilenmiş ve rahatlamış hissedersin. 2 gün boyunca aynı lisanı konuştuğun ve aynı şeyden keyif aldığın insanlarla bir arada olunca tekne üstü ve altında inanılmaz keyifli anılarla evine dönersin. Sonra bir bakarsın ki yaşam alanın tamamen bu insanların etrafında dönmeye başlar ve kocaman bir ailenin içinde bulursun kendini.
Orada kendini güvende hissedersin. Hayatında karşılaşma ihtimalinin olmadığı birçok alandan insanı bir arada barındırır bu aile. CEO’sunda öğrencisine kadar her statüden birileri vardır bu ailede.
Deniz, su altına inmediğin sürece anlamını yitirir. Yüzmek, su altında palet vurmadığın sürece anlamsız bir eylem haline dönüşür.
Tatil, dalış yoksa çekilmez bir hale gelir. Artık tatil planlarını yurt içinde ve yurt dışında dalış noktalarına göre organize etmeye başlarsın. Hatta bazen ailenden gizli organize etmeye çalışırsın. Çünkü sen her dalışa gittiğinde onlar sen dönene kadar endişe halinde dönmeni beklerler. Sanırlar ki köpek balıklarına yem olacaksın.
Kadın sayısı her geçen gün hızla artmaktadır
Dalış camiasında hem dalıcı hem de eğitmen kadın sayısı her geçen gün hızla artmaktadır. Bu durum birçok değişikliği de beraberinde getirmiştir. Artık dalış teknelerinin birçoğunda kadın- erkek lavabo ve soyunma odası ayrımı yapılmaktadır. Tekneler, hijyen konusunda daha fazla dikkatli olmaya başlamışlardır.
Ekipman sektörüne de yeni bir soluk getirdik. Artık ekipmanlarda daha fazla renkliliği görebiliyoruz. Daha önce mavi ve siyah renkler hakim iken artık ekipmanlarda pembeleri, turuncuları ve çeşitli figür ve işlemeleri görebiliyoruz.
Sonuç olarak biz kadınlar normal yaşantımızda taşıdığımız renkliliği dalış hayatına da her geçen gün artan sayımızla birlikte getiriyoruz…