Bir hikaye anlatacağım sizlere; anlatacaklarım muhtmelen bu spora gönül vermiş birçok dalgıçın ilk anlarıdır…

Büyük bir heyecan vardır üzerinizde; Kayıp Balık Nemo’yu bulmak hayaliniz veya seyretmiş olanlar için Jaws filminden kalan korkunuz ya da hayatınızın bir döneminde yaşadığınız deniz ile ilgili korku ve heyecan… Yani o an sizin için iyi, kötü ve çirkin. Hangisiydiniz bilmem ama sonucunda bir dalgıç olabildiyseniz ne mutlu.

Dalış yapanların büyük bir çoğunluğuna en kötü günlerini sorsanız genelde dalışa başladıkları ilk günleri işaret eder. Hayallerinde dalıp güzellikleri görmek varken bir sürü beceri eğitimi alacakları anlar vardır önlerinde. Dalıcılar dalıp dalıp çıkarken eğitim için zamanlarının gelmesini beklerler. Merak sarmıştır. Ama bekleyecek başka çare yok. Suya ilk inişten önce aldıkları teori eğitimleri akıllarında ve ne yapacağız derdindeler. Korkular artık daha da artmış şekilde beklemedeler. Erkekler bakıyor kenardan “Hıııımmmm bu kadınlar dalıyor ya ben dalamaz isem”… Kadınlar bakıyor kenardan “Ya ben beceremez isem ne olacak kadın işte beceremez derler mi?” diye kenardan… Bu ne erkek ne kadın olmak ile alakalı aslında. Suyu sevmek işin özü. Su ile bütünleşmek… O an gelene kadar geçmişinizde su ile yaşadığınız her şeyi bir kenara bırakın. Sizi su altına alacak eğitmeninize güvenin. Çünkü o an (en azından benim için öyle) o eğitici için en önemli şey bir insan daha kazanmak bu büyülü su altı dünyasına… Ve hoş geldiniz dalış hayatınızın en sıkıcı en yorucu en zahmetli hafta sonuna…

Bırakın her şeyi.

Sudayken kendi kendinize diyorsunuz belki de ben denizi seviyorum bu heyecan bu panik niye diye. Ama belli belirsiz o heyecan ile birlikte hata yapma ve bu hata yüzünden dışarıda sizi bekleyen arkadaşlarınızın ne diyecekleri endişesi. Hepsini bir kenara bırakın. O anın güzelliğini yakalamaya çalışın. Bırakın her şeyi. Suyun altında yaşamaya başladığınız o anların ilerisini düşünün. Özendiğiniz dalıcıların seviyesine gelmeyi hayal edin ve verilen eğitimin sizi ilerilere taşıyacağı adımları atın. Basitçe anlatılanları yapmayı deneyin. Size gösterilenleri tekrarlamayı deneyin. Belki en derin anılarda dudağınıza, burnunuza ve vücudunuza değen suyun farkındalığını yaşayın. Tüm korku ve endişeleri bırakıp teslim olun, o deniz suyunun size açtığı yeni dönemin farkına varın.

Eğitim için yapılan beceriler sırasında size anlatılan hikaye ve anıları özümseyin. Maskeye gözlük demenin cezasını doya doya yaşayın çünkü o anılar sizin için unutulmaz birer anı olacak o gün sonrasında.

Sonra siz koşarak geleceksiniz o derinliklere. Bir an önce ilerleyip daha fazlasını umut edeceksiniz. Dalış sayınız arttıkça tecrübeniz ile gelen rahatlığı ve keyfi kendiniz gözlemleyeceksiniz. Su altında gördüklerinizi paylaşmaya başlayacak heyecanla ilk günlerdeki acemiliklerinizle dalga geçeceksiniz. Yeni gelenler ile bunları paylaşırken farklı bir dil oluşacak aranızda. Dalış yapmayan birisi sizleri dinlediğinde ne diyor bunlar diyecek. Ama o sihirli dünyayı görmedikçe anlamayacaklar.